Tarih: 26 Haziran Pazar.
Yaklaşık 1 haftadır maksimum yemek yeme seviyesine çıkmam gerekirken, minimumdayım.
Bu kez heyecan ortalarda, stres tavanlarda…Alkollü pasifloranın gevşetici etkisi çaktırmadan kendini gösteriyorJ
Sabah 7:15’de, 180 kişi Kaş sahilinde toplanıyoruz, her zamanki gibi bayanlar azınlıkta..Amacımız 7. Uluslararası Meis- Kaş Yüzme maratonunda, karşı kıyıdaki Yunan adası Meis’ten, yüzerek memlekete gelmek. Yol, ip takıp bir uçtan bir uca çekerseniz 7.1 km, insani şartlarla 8 km kadar....
Asıl amacımız ise: Bir haz almak.
Tek tek isimlerimiz çağrıldı, sırtımız numaralarımızla damgalandı. Ben 61'lendim...
Hava İstanbul’da yağmurlu, Kaş’taki etkisi hafif rüzgarlı.
2 motora doluşup, Meis’e doğru yol aldık.Yaklaşık 40 dakikalık bir motor sefası ( o gerginlikte ne kadar sefa olursa artık).
Arada, tecrübeliler çömezlere yol anlatıyor: “İşte şu Kaş’ın tepesindeki Hörgüçler var ya, orayı kerteriz alacaksın. 20-30 kulaçta yönüne bakacaksın, yoksa Arapça konuşulan bir yerden çıkabilirsin. Atlamadan önce koltuk altlarını vazelinleyeceksin, tahriş olmasın. Yüzünü kremleyeceksin ki, yanmasın-bone, gözlük izi olmasın. Kıyıda deniz kestaneleri var, ayağına dandik bir şey giysen iyi olur” falan filan..
Sonunda, o güzel ama sessiz adaya varıyoruz. Adalının çoğu, her yıl bu sahneyi görmeye alışmış bir şekilde bize bakıyor ve “Kalimera” diyor.
9:15 sıralarında ise, hepimiz o güzel koyda denize girmiş, Start sesini beklerken, adanın kilisesindeki çan sesi bir an kafamızı karıştırıyor. "Hazır mısınız arkadaşlar?" sorusu ardından, beklenen siren sesi geliyor ve biz ilk kulaçlarımızı atmaya başlıyoruz (Benim ayağımdaki havlu terlikler, Meis’e hatıra olsunJ ).
Heyecanla kendimi gözlemliyorum, ne yapacağımı ben de merak ediyorum. “Paniğim yine olacak mı, en geride kalacak mıyım, çıkmak için beynim oyunlar oynayacak mı?”...Hayır hayır, hiç biri olmadıJ Tecrübe ile sakinlik geliyor sanırım.
Sadece, ne kadar geniş bir alan olsa da 180 kişi aynı anda çıkamıyor. Birinin ayağı diğerinin gözüne değiyor, ben o zaman kendimi geriye bırakıyorum, boş bir yer ediniyorum. Koca deniz benim artıkJ
Koy yaklaşık 2 km, gerçekten harika bir deniz. O 45 dk çok keyifle gidiyorum. Ancak koydan çıkınca, ülkenin genelindeki soğuyan havanın etkisi, sabahın erken saati olmasına rağmen kendini bu Akdeniz sularında da gösteriyor. Tersten gelen, dalgalı bir deniz. Kendimi çamaşır makinesi gibi hissediyorum, çalkalana çalkalana ilerliyorum.
Kafamı arada kaldırıyorum, "amanın hörgüçler gitmiş" diyorum. Anlıyorum ki yönüm kaymış, hemen toparlanıyorum. İşte yüzme maratonunun en zorlayıcı tarafı bu. Hatta, ters yönde gidenleri gördüğümde üzülüp, bağırıyorum “heeey, yanlış yöne gidiyorsunuz”…
Bir süre sonra yol gerçekten bitmez oluyor. Belimde bir ağrı, sol elimin iki parmağında biraz uyuşma, bone biraz boynumu ağrıtmış. Ama ne yapıyoruz? Yola devam ediyoruz. Yolda hep birilerini, arada kanoları, tekneleri görmek içimi rahatlatıyor.
Uzun bir yolun sonrasında, önceki gün antreman yaptığımız dubayı, finishteki çay bahçesi-lokal gibi olan yerin sarı tentelerini, Kanolardakilerin “Türk bayrağının olduğu yere yüzün” seslerini duyunca, “ha gayret ha gayret” diyorum ama, sadece kafamda diyorum: zira, kolum artık kalkmamakta direniyor (özellikle sol kolum) J
O sıra aklıma sevgili Orhan Veli’nin bir şiiri geliyor, ironik bir havada:
Bilmezdim koyların bu kadar güzel,
Açık denizin ise kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden once.
Bir finish var, biliyorum;
Her seyi soylemek mumkun;
Epeyce yaklasmisim, yüzüyorum,
Sonunda ulaşıyorum..
Evet sonunda o merdivenleri çıkıyorum. Aynı anda 5-6 kişi varmışız hatta.. Önümdeki süslü arkadaş, havalı bir şekilde çıkmak hevesiyle bonesini çıkarıyor, gözlüğünü çıkarıyor, saçlarını savuruyor..” Yok artık” diyerek içimdeki duyguları dışa vuruyorum, yaklaşık 3 buçuk saatin ağırlığıyla. Bizim 6 kişilik ekip, hazır nazır orada, dinlenme evrelerine geçmişler, bana el sallıyorlar.
Tüm katılımcıların gelmesi ardından, ödül töreni oluyor. Yaş kategorimde 1.olduğumu duymak da, bana günün surprizi.
Pazar günü yorgunluğu ve güneş yanığı acılarını yaşayıp, Pazartesi hırçın denizin arasında kalmış o dingin koylarda tekne turu ile yorgunluğu atmak, yine arkadaşlarla birlikte olmak ayrı bir keyif..
Ve işte yine küçük bir risk almanın, onu yaşamanın hazzını alıyorum.
Darısı hayattaki her hedeflerin başına:)
Başarı ile kalın, başarının olamadığı zamanlar onun engin tecrübesi ile yaşayınJ