Thursday, 8 September 2011

Üzümün sapı,çekirdeği,kurusu,şırası veee şarabı

Bağ bozumu aşkınaaa... 
Organik üzümlerle bezenmiş bir bağdayım. Ulu manitu, beyaz şaraba tad versin diye Sultaniyeleri, kırmızı şaraba haz versin diye Merlot'u yaratmış oralarda:)
Nerelerde? Manisa'da..
Yalovayı, Diyarbakırı,Mardini,Bozcaada'yı bilirdim de, Manisa'yı bilmezdim üzümleriyle. Benim cehaletim... öğrenmiş oldum 2 hafta önce.
Cuma sabahı Pendik'ten bindik feribota, Yalova'dan aldık yolu, yemesiyle,salına salına gitmesiyle 5 saatte vardık çırçır fabrikasına. Pek hoş karşılandık. Ege insanı da bir başka zarif.  Gittiğimiz gibi, yeni ezilmiş Sultaniye üzümlerden taptaze şıraları içirdiler hemen. Sonra yetmedi Merlot'tan bir şıra daha. Tabii aldığımız o enerjiyle, akşam yemeği rafa kalktı:) Şarapların en az 1 yıldır beklediği, fermantasyona uğramaktan ısınmış tankerlerin arasında dolaştık, alkol kokusunu ciğerlerimize çektik(!).

Ertesi gün o tarla benim, bu tarla senin tarımcılığın giriş dersini gördük. Dalından üzümleri, topraktan kavunları, kelekleri, domatesleri yedik. Hepsi organik!





Kasalarla toplanan üzümlere ayaklarımızla bastık ki, mantar kokusu şarabı bozmasın:) Sonra, 25 metrelik tankın musluğuna ağzımızı dayayıp şarabı midemize indirdik.
Yağmurlu geçen kış nedeniyle küçük kalan üzümlerin, kilometrelerce kurutulmasını seyrettik.








Bu kadar yorgunluğun ardından da, Manisaspor'un meşhur manisa kebabını yemeği hak ettik tabii.
En güzeli de, kameramı doya doya kullanma fırsatı bulmuş olmam.


Şarap aşkına...


No comments:

Post a Comment