Thursday, 10 February 2011

Vipassana ile Tanışma

   Vipassana sizce hangi lisandan bir kelime? Farsça olabilir, flemenkçe, latince zor...?
Ama anlamını söylersem, belki bir algı oyunu ile, biraz Sherlokçuluk yaparak hangi lisan olduğunu tahmin edebiliriz:  Vi : Özel bir şekilde , Passana: Görmek... Birleştirince, olanı olduğu gibi görmek, diyebiliriz.
Kulağa verdiği ahenk ve derinliğe- ruhsallığa inen anlamını birleştirince, eski bir hint lisanından olduğunu söyleyebilirim artık (Sanskritçe değil, Pali).
   2007 yılında bu kelimeyi duydum, 2009 yılında kendisiyle tanıştım.
2007-2009 yılları arasında, onunla tanışıp - tanışmama kararını aldım. Önce araştırdım; onu tanıyanlarla görüştüm(Hakan'a teşekkürler:) ), yazılanları okudum. Sonra, buna hazır olup, olmadığımı, ne kadar hevesli olduğumu anlamaya çalıştım. Sonunda da, kararımı verdim:)
Bu, bir meditasyon tekniği. Tekniği öğrenmek için 10günlük kursu almak (çalışıyorsanız, 12 günlük izin almanız) gerekiyor. Tekniği anlatmayacağım, web sayfasında çok güzel,detaylı bilgiler var çünkü :http://www.tr.dhamma.org/vipassan.htm 
   Ben bu kurs sırasında neler ve sonrasında ne gibi değişimler olduğuna kısaca değinmek isterim: Öncelikle, 10 tam gün boyunca hiçbir şekilde konuşmama,verilen yiyecekler dışında birşeyler yememe gibi kurallar var. Ben bunu çok sevdim. Aynı odada birisi ile kalıp hiç konuşmamak gayet keyifli. Özellikle 10 gün sonunda oda arkadaşımın konuşmayı ve kendisini anlatmayı çok seven birisi olduğunu anlayınca, bu kuralın ne kadar faideli olduğunu da anladım:) Çok az yemek,az uyku, çok erken uyanmak,güncel hayattan bambaşka bir şekilde soyutlanmak, gerçekten ruh detoksu yapıyor. Bu kadarı bile çok güzel bir duygu.
   Bu ilk meditasyon denemesinin ilk 2 günü, gerçekten zorlandım. Bilinç, bilinçaltı falan içiçe giriyor. Düşünceleriniz bir maymun gibi; ordan oraya zıplıyor. Bilinçten uzaklaşmak için elimden geleni yaptıkça, düşüncelerim bir kum kamyonundan çıkar gibi, normalden daha hızlı dökülmeye başlıyor.
Fakat o 2.günün öğleden sonrası. İşte dönüm noktası.. Herşey çözülüveriyor. Birden kendimi rafting yaptığım çılgın nehirden, dingin bir suya, hatta balıkadam kıyafetimi giyip denizin altına inmiş gibi hissediyorum. Düşünceler gitmiş, sadece boşluk var. Bu boşluğu önce yadırgıyorum- ama sonra çok mutluluk verdiğini farkedip bu duygu karmaşası ile ağlamaya başlıyorum. Harika! Sonra denizin altına, bilinçaltına ara ara kaydığımı farkediyorum. Yıllar öncesinden bazı şeyler aklıma geliyor. Kurs sonrasında, bazı arkadaşların bu duru ortamda iken, geçmişle ilgili çok daha fazla duygular yaşadıklarını öğrendim. Ama bende çok olmadı(?).
   Kurs boyunca şunu öğreniyorum: Observe observe...Yani, olanı olduğu gibi gör. İncele, izle, ama olduğu şekilde. Bir ara, odaklanmamı bozan bir kaşıntı burnumda dolaşıyor. Kaşıntı da değil, sanki burnum,yüzümde yer değiştiriyor. Tabii çok rahatsız edici, işte bu tip durumlarda hocamızla konuşmamıza izin var.
              Ben soruyorum: Ne yapmalıyım?
              Cevap veriyor: O durumu, olduğu gibi gör.
              Soruyorum: Unutup, yok gibi mi davranayım?
             Cevap veriyor: Hayır, bunu Kabul Et!
O sırada, bu dediğini tam yapamadım. Ama ne demek istediğini anladım ve hiç aklımdan çıkarmamaya çalışıyorum.

   Sonraki günler tekniği daha iyi anlayıp,kavramaya başlıyorum..
Günler geçip gidiyor, 8.günde artık eve döneceğim düşüncesi ile biraz sabırsızlanmaya başlıyorum. 11.gün birbirimizle artık rahatça kaynaşıp, sevgi ile ayrılıyoruz.
Dönüşte 2 kg verdiğimi görüyorum, ama 1 haftada geri alınan cinsten :)

  Tabii, asıl heyecanlı olan, günlük hayata geçince bunu nasıl kullanacağım, işime yarayacak mı?... İşte bunu 2.bölümde anlatacağım:)
Sevgiyle Kalın....

1 comment:

  1. bu insanın içsel yolculugunda inanılmaz bir deneyim, eminim. Ben heniz vipassana ya katılmadım, sanırım zamanım gelmedi gelseydi bişekilde önüme daha ısrarla çıkardı çünkü.. Ama geleceğini biliyorum. Bu sıralar rölantide gidiyor hayatım, o yıpratıcı yada kendini ordan oraya savuran çabalayan pırıltılı gitti. Sadece hayatla birlikte yumusak bir muzıkte dans eden pırıltılı geldi.. Belki de ne zihnini, ne bedenini, nede ruhunu yıpratmamak bu olsa gerek.. Fulya' cım, kendin için yaptığın en özel şey bence bu.. Sadece kendin için.. Mudahaleyi bırakıp, sadece kabul etmek, olanı oldugu gibi görmek..
    tecrubenı paylastıgın ıcn cokcok tesekkurederim :)
    sevgilerimle,
    Pırıltılı..

    ReplyDelete