Wednesday, 23 March 2011

Vipassana ile Yaşamak (Part 2)

Vipassana’nın bize en büyük katkısı, hayatımızı daha mutlu yaşayabilmemize yardım etmesi..Mutlu olmak, bildiğimiz gibi, aslında bir olgu. Yani: “ben mutlu olmak istiyorum” demek pek doğru bir amaç olmaz:) Çünkü, insan, bir olay sonucunda  mutlu olur.. Dolayısı ile mutlu olmayı sağlamak için: kendi içimizde ve de sosyal çevremiz içinde, huzur ve barışı yakalamamız gerekiyor.
Burada tümdengelim yapalım biraz. İnsan neden mutsuzdur? Bunu bilirsek, mutlu hale çevirmek daha kolay olabilir. Bunu anlamak için danışmanlardan faydalanmak bir çözüm tabii.. Ama daha içsel bakışta, zihnimizdeki olumsuzlukların sonucunda mutsuz olduğumuzu görebiliriz. Olumsuzlukları bilirsek, huzur ve barışa doğru adım atmış oluruz. Bu olumsuzlukları anlamanın en bildik yolu: Kendimizi dinlemek.. Birisi buna sebep olabilir, ya da bir düşünce, ya da bazı olaylar..Mesela TV’de kara haberleri seyretmek bende olumsuzluk yaratıyor. Bunu fiziksel yansımalardan anlıyorum. Kalp atışı, nefes alış verişi ve Vipassana ile öğretilen duyumlarla..Ben, TV kanalını değiştirerek, bir çözüm yaratıyorum.
Ama Vipassana böyle demiyor..Çünkü bu bir çözüm değil, bir kaçıştır…Mecburen Haberleri seyretmek zorunda kalabilirim, ya da oradaki olaylardan birine tanık olabilirim. Teknik, bu durumda ne yapacağımızı bize şöyle söylüyor: O olayı gözlemle, yüzleş ve olduğu gibi kabul et. Çünkü, bir olayı(mutsuz eden şeyi), zihnimizde ve bedenimizdeki duyumlarda gözlemledikçe, bir süre sonra bu  olumsuzluğun etkisinin azaldığını görürsün. Sonuç olarak bu teknik; bizi rahatsız eden şeylere karşı bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor.
Meditasyon seanslarını başlarda gayet disiplinli uygulayabiliyordum, haftasonu grup çalışması ile birlikte çok da iyi oluyordu. Son 1 yıldır, çok daha kısa süreli, bazen anlık yapıyorum. Ama Vipassana’nın, her an her yerde uygulayabilmek gibi bir kolaylığı var. Sonuç olarak,nasıl olduğunu pek anlayamasam da, aradan 2 yıl geçince, kendimdeki değişimi görebiliyorum.
Beni  huzursuz eden şeyler yine rahatsız ediyor, ama etkisi daha az sürüyor. Ya da, bu şeylerle karşılaştığımda hiç negatif etkilenmiyorum, olduğu gibi kabul etmiş oluyorum, rahatsız olmuyorum..
Bence bu kadarı, birçok şeye değer. Tavsiye edilir:)
May you all experience this ultimate truth. May all people be free from misery. May they enjoy real peace, real harmony, real happiness.
MAY ALL BEINGS BE HAPPY
 

Mart tepeden baktırır, ay ve yıldızı kaydırır

Dikkat dikkat!. Bu ay gökyüzünde çok hareket var. Psikolojik, sosyolojik iniş - çıkışlar bu aralar çok hissedilecekmiş.
Dolunay etkisi yüksek. Bu günlerde, kurt adam dişlerimizi takıp,Micheal Jackson'ın ruhunu yanımıza alıp Thriller dansı edeceğiz. 
30 Mart- 23 Nisan tarihleri arasında ise Merkür geriliyor. Merkür'ün etkisi 1 hafta öncesinden başlıyor ve iletişim, ulaşım, kontrat gibi alanlarda sorunlar yaşanabiliyor. Şahsen Merkür gerilemesinin bu tehlikelerini bilip,tedbir almamanın zararını yaşadım, dikkate almakta fayda var derim (ister inanın, ister inanmayın).
İşte bunlarla ilgili bilimsel ve astrolojik yorumlar şöyle:
Dolunay etkisi yüksek : Cumartesi günü, Ay, 18 yıl aradan sonra, Dünya’ya en yakın mesafede Dolunay olarak karşımıza çıkacak. “Süper Ay” olarak adlandırılan bu olayda, Dolunay 19 Mart günü akşam saatlerinde hiç olmadığı kadar yakın ve net bir şekilde gözlemlenecek. ABD'li yetkililer, Ay ile Dünya arasındaki mesafenin bu denli azalmasının yeni doğal afetleri tetikleyebileceğine yönelik endişelerinse yersiz olduğunu ifade etti (iyi haber).
Astrolojik olarak, ayın en sert noktalarından birine geliyoruz. Cumartesi günü oluşan dolunayın elektrikli havası hafta ortasından itibaren hissedilecek.  Başak burcundaki bu dolunay, geçtiğimiz senelerde hayatımızın farklı alanlarında zaman zaman ortaya çıkan ani gelişme, sürpriz ve hatta belki de şokların son perdesi olacak. Hayatın sürprizleri tabi ki bitmeyecek ama aynı alana odaklanmak ve aynı konularla mücadele etmek yerine bu konu ya tamamen kopacak ya da artık bir şekilde rayına girecek ve hayat mücadelesi başka alalara kayacak. Eylül 2007, Şubat, Eylül ve Kasım 2008, Şubat 2009 gibi farklı zaman dilimlerinde aniden ortaya çıkan gelişmeler yaşamış olabilir. Dolunayda aktif olan Neptün’ün sis perdesi etrafı kaplayacak ve dolunayın keskin ışığına rağmen bazı gerçeklerin üzerini kapatacak. Duygular coşacak, idealler, hayaller ve gerçekler çarpışacak. Yine her zamanki gibi dolunayda gelişmeler uzamayacak ve geldiği hızla birkaç gün içinde sonuçlanacak ya da etkisini kaybedecek. Bu dolunayın enerjisini direkt olarak 22 Eylül doğumlu Başaklar, 19 Mart doğumlu Balıklar, 18 Şubat doğumlu Kovalar, 11 Aralık doğumlu Yaylar, 20 Mayıs doğumlu İkizler ve bu tarihlerin birkaç gün yakınlarında doğanlar hissedecek. 22 Ağustos doğumlu Aslanlar ise önlerindeki sis perdesinden dolayı yanılmaya ve kendilerini kandırmaya müsait durumda olabilirler. 
 

March 2011

Bir Heyecanı daha geride bırakmanın Hafifliği

Tarih 19 Şubat 2011- Cumartesi... Yüzmede,  maraton deneyimi ardından, sıra havuz yarışlarına geldi.
Cuma öğleden sonra, takım olarak Bursa’ya gitmek üzere yola çıktık. Ben bu kez sakinim:)
Otelimiz idare ederin altında(!), ama tüm gün havuzda olacağımız için sorun yok.. Akşam İskenderci bulamadık istediğimiz gibi. Meğerse saat 7’de İskender kalmazmış Bursa’da..O akşam bulduğumuzla yetindik.
Sabah 8:30’da yarışların yapılacağı Konak Havuzuna vardık. Tesis çok güzel.. Herkes yüzücü, amator var, profesyonel var, hayli yaşı büyük olanlar var. Onları görünce kendimi kötü hissetim. Yarışlardaki azimlerini ve performanslarını görünce, bir kez daha “insan yeter ki istesin:  her zaman her şeyi yapmaya muktedir” diye düşündüm.
Benim sakinliğim, tesise girince yerini heyecana bıraktı. Ama tuhaftır heyecan sadece aşağıdaki şekilde görüldüğü şekilde, kendini gösteriyordu:) (üst ve alt taraftaki iç organımız arasında direk bir bağlantı var).
Vipassana’yı buralarda kullanıyoruz. Ama uzun ve dingin bir seans yapma ortamı olmayınca, etkisi de çok fazla olamıyor- idare eder:) 
Bayan katılımcıların sayısı, erkeklere göre hayli düşük. İlk gün saatlerce, erkek serilerinin bitmesini bekliyoruz. Sıra benim 400 metre serbeste geldi.  Ayar çekilecek noktalar: 1.Kendini antremandaki gibi sakin tutmak, 2. Çok sakin olayım derken, iyice sermemek, 3. 25 metrelik havuzda 16 kere dönecek kadar enerji bırakmak 4.Enerji bırakayım derken, iyice sermemek.  5.Erken atlayıp, pisi pisine diskalifiye olmamak…Bir proje yöneticisi olarak, yaşayabileceğim hemen hemen tüm riskleri önceden planladım, B planlarını çıkardım, tamam hazırım….

İşte gayet sakin yüzdüğümün kanıtı:)

İlk gün öğleden sonra, tüm kulüpler, yüzücüler,hakemler havuzun etrafında toplanıp İstiklal Marşını okuyoruz. Uzun zamandır unuttuğumu farkettiğim bir duyguyu yaşıyorum o an.
 Daha sonraki saatlerde 50 metre kurbağa , hayli kalabalık.
Akşam, daha hazırlıklıyız ve İskender yemeğe kararlıyız. Bu kez,  proteinizimi aldık, ne mutlu…
2.gün: Artık sayıca az olan bayanlar için, öncelik sırası. 2.gün 800 metre yüzeceğim. Yani 32 dönüş:)
Heyecanım nasıl? İlk güne göre biraz daha az- ama yok değil:
2 günün sonunda, ne anlıyorum?  Boşuna o kadar plan, heyecan…Yeterli antreman yaptıktan sonra, hiç bir şeycik de yokmuş…Kendini geliştirmenin, yeni şeyler yapmanın yaşı da yokmuş.
Sonuç: 3 yarış. 2 madalya…
E tabi, diğer karşılaşmaları artık iple çekiyorum.
Sporla kalın:)