Friday, 28 January 2011

Okul bitti, eğitim bitti mi?

Kocaman HAYIR. Hatta "Okul Bitti, Eğitim Başladı" bana bazen daha doğru geliyor. Özellikle ülkemizde, benim gibi 70'ler kuşağı için eğitim; matematik,fen,sosyal, Türkçe demekti. Okul kitaplarını okuyup,sınavları geçince eğitilmiş oluyorduk.
O yüzdendir ki, benim eğitimim, okuldan sonra yolunu daha güzel buldu. Özellikle iş hayatı ile hız kazandı...Ben buna, "kişisel eğitim" diyorum.
Yakın zaman önce kişisel gelişim adına, çok değerli bir profersorumuzden "İnsanı Tanımak" adına bir eğitim aldım. Evrenin big-bang ile meydana gelişi ile başladık, Adem ile Havva'dan, kadın-erkek ilişkilerine devam edip, ordan insanoğlunu tanımaya ulaştık.
Etrafımızda kendimizi geliştireceğimiz, önce bir varlık, sonrasında bir insan olarak farkına varacağımız bir çok malzeme var. Bu malzemeler neler: En başta bir toplumun içinde yaşıyoruz, televizyonda çok değerli (veya değil) birçok kişilerin konuşmalarını ve daha birçok şeyi yaşamış kişilerin hikayelerini dinliyoruz, eğitimler alıyoruz, bunlar zaten yeter..Peki sonra bu öğrendiklerimizi ne yapıyoruz? Bunlara ne kadar empati yapıyoruz, kendimizi olaylara ne kadar çok uyarlıyoruz, kendimiz için ne ders veya ne fayda çıkarıyoruz??
Eğer hiç düşünmeden öylesine seyrediyorsak, biz insan değiliz. Robot olmaya mahkumuz.
Çok düşünüyorsak - çok takıyorsak, paranoyak olma yorundayız.
Ortasını buluyorsak, ah ne güzel! İşte yaşıyoruz. Öğrendiklerimizden mutluluk ve hüzün yakalıyorsak, hayatımıza bunu uyarlıyorsak coşku ile tanışıyoruz, işte insanız.
Hayata böyle bakınca, her an öğreniyoruz, deneyimliyoruz, ya da deneyimlerimizi hatırlıyoruz, paylaşıyoruz, paylaşırken dinliyoruz, böylece daha da gelişiyoruz. Hayata gelmenin anlamını ve zevkini yaşıyoruz.
Yemeği yerken farkında olmadan mideye bir lokma atmakla, "işte şu an birşey yiyorum" diyip bunun farkına vararak, hissederek, ağızdan - mideye kadar giden yolu izleyerek ilerlemenin farkını görüyoruz...

Thursday, 6 January 2011

Sarı-Beyaz yapraklar birbirini kovalar

Saatler, günler, yıllar birbirini kovalar.
Önce yeşil olan daldan, sonra sarı ve beyaz yapraklar çıkar. Bir de o güzel kokusunu yayar. Sonra da solar - gider, ne koku ve o kokunun bıraktığı hisler kalır, ne yapraklar....

Zaman tuhaf ve anlaşılmaz bir kavram. Biz, böyle yılları,bazılarımız saçlarındaki beyazları, alınlarındaki kırışıklıkları,bacaklarındaki selulitleri sayarken, farklı boyutlarda zaman diye birşeyin olmadığı söylenir spirituel bakışta:)

"Peki yapmamız gereken nedir bu hayatta" diye sorarız kendimize çokça, ya da kapılırız hayatın akışına, bunu düşünmeye bile fırsat olmadan ...